Wallbanger - Alice Clayton Wallbanger'ın kapağı sizi yanıltmasın, aslında feci derecede komik bir kitap. Daha ilk sayfalardan kahkaha atmaya başlıyorsunuz o derece. Nasıl mı başlıyor? Karakterimiz Christine'in yan komşusunun gece sporları (!) sırasında duvarı titretmesinden uyuyamamasıyla. Ayrıca yan komşusunun adının Simon olduğunu da bazı çığlıklar (!) sırasında da öğrenmiş oluyor ama yüz yüze tanışmaları bir hayli gecikiyor. Zaten o tanışma da en son canına tak ettiği bir anda geliyor, üzerindeki pembe geceliği ile gidip yan dairenin kapısını deli gibi yumruklamaya başlıyor. Karşısına çıkan yakışıklılık abidesi genç adama bakakalıyor ama ilk sersemliği üzerinden attıktan sonra açıyor ağzını, yumuyor gözünü. Simon da genç kadına bakakalıyor bir nevi ve ondan etkilendiğini anlıyoruz. O geceden sonra duvar sesleri kesiliyor. Zaten Simon'ın haremi olduğunu bilen (3 garip kişilik, taktığı isimler de bir o kadar komik :P) bu seslerin kesilmesinden rahat olsa da merak etmeden duramıyor. Bilmediği şey ise Simon'ın da o ilk karşılaşmadan sonra onu aklından çıkaramaması.

Arkadaşları vasıtasıyla kendilerini aynı ortamlarda bulmaya başlayan ikili en sonunda bir anlaşma imzalar ve arkadaş kalmayı seçerler. Tabi her ne kadar arkadaş olsalar da, birlikte uyudukları olur, birbirlerine yemek yaparlar, film izlerler, Simon eski sevgiliyi kıskanır hatta. Kısacası kabul etmek istemeseler de arkadaşlıktan fazlası önlerinde belirmeye başlamaktadır. Tahoe Gölü'nde yaşananlar, ardından gelen kırgınlık ve İspanya gezisiyle kitabın başından beri beklediğiniz şeyler gerçekleşir. Yine de garip bir güvensizlik ortaya çıksa da kitap kedinin ağzından biter.

Kedinin ağzından anlatılan kısım çok iyiydi kesinlikle. Aynı şekilde Tahoe dönüşü karakterlerin sadece düşüncelerini duyduğumuz yer de. Diyaloglar zaten sizi kopup götürüyor. Eğlenceli ve romantik bir şeyler okumak istiyorsanız bu kitap o kitap.